20 Kasım 2014 Perşembe
ANNE BABA DİKKAT ETMELİ
Hepimizin çocukları var ve çocuklarımız bizim en değerli varlıklarımız. Onların gelecekte daha rahat bir hayat sürmelerini sağlamak için çalışıp didiniyoruz. Doğumundan itibaren nasıl beslememiz gerektiği nasıl giydirmemiz gerektiği gibi bir çok konuda dikkat kesiliyoruz. Hastalansalar bir yerlerine bir şey olsa dünyamız kararıyor nasıl iyileştiririm nasıl faydalı olurum diye titizleniyoruz. Hangi doktora hangi hastaneye götürsem diye kılı kırk yarıyoruz. Biraz büyüyünce sosyalleşmesi ve ruhsal gelişimine katkı sağlaması için ana okullarına gönderiyoruz. Ana okul seçiminde de bir sürü kriterimiz oluyor. Sonra biraz daha büyüyüp okul çağına geldiklerinde bu sefer istikbalini hazırlamak için en iyi okulu seçmeye çalışıyoruz. Okula başlayınca çocuğumuzun önünde yeni bir hayat başlarken bizim de yeni endişelerimiz oluşuyor. Acaba kiminle arkadaşlık ediyor, okulda öğretmenleri nasıl davranıyor? gibi korkularımız oluşuyor. Ve çocuğumuzu uzaktan da olsa takip ediyoruz. Suratı asılsa dertleniyoruz ne oldu diye?
Okul çağına gelen çocuk çeşitli etkenlerle spora başlıyor. Spor salonundan içeri girinceye kadar üzerine titrediğimiz çocuğumuz biranda gurur kaynağımız oluyor. Spor yapmasının bedenen ve ruhen gelişimine katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Ve çocuğumuzu destekliyoruz. Günümüz şartlarında maddi manevi ciddi fedakarlık yapıp antremanlarını maçlarını takip ediyoruz. Hayatımızı onun programına göre yönlendiriyoruz.
Ama en büyük hata burada başlıyor. O güne kadar titizlenen anne babalar çocuklarının spora başlayacağı spor kulübünü seçerken aynı özeni göstermiyorlar. 100 yıllık spor kulüplerimizi, medyada adını çok duydukları spor kulüplerini yada çevrelerinden edindikleri (yalan yanlış) bilgiye göre bir spor kulübüne veriyorlar. Ve hatta torpil için araya adam sokuyorlar. Her büyük takımda oynayan çocuk yaptığı sporu meslek edinecek ve bu işten çok para kazanacak diye düşünüyorlar. Ve böyle olunca da kulüplerin kölesi durumuna düşüyorlar. Kulüpler havalı okullardan burs veriyorlar, bazı kulüpler çocukların yaşına bakmadan Türkiye şartlarında yüksek denilebilecek maaşlar (800 ile 2000 TL) ödüyorlar. Yanlış anlaşılmasın 18 yaş altı çocuklardan bahsediyoruz. Bu imkanları gören aileler daha fazla gelecek umudu ile kulüplerin yörüngesine giriyorlar.
İşte felakette o zaman başlıyor. Bunların çocuk olduklarını unutuyorlar. Basketbolun bir süre sonra biteceğini unutuyorlar. Başlarda sosyalleşmesi için beden ve ruh sağlığına iyi gelsin diye başlanılan spor bir anda önceliklerinden biri oluyor. Aileler antrenörleri ne derse yapmak zorunda olduklarına ve amaca ulaşıncaya kadar buna katlanılması gerektiğini düşünüyorlar. Sorgulama şansları olmadığını düşünüyorlar. Muhatap oldukları antrenörlerin veya idarecilerin eğitimlerini (pedogojik formasyon olup olmadığı) sorgulamıyorlar. Her türlü hakaret, küfür ve aşağılanmaya hatta şiddete katlanıyorlar. Çocuklarının ruh gelişiminde aldıkları yaraları görmüyorlar. Sağ olsun Türkiye Basketbol Federasyonu'da bu konuda hiç bir şey yapmıyor.
Bir altyapı antrenörünün sözü ile çocuklarının hayatını değiştiren veliler biliyorum. Çocuk defalarca altyapılarda milli oluyor Türkiye Şampiyonlukları kazanıyor ama 18 yaşına gelince vaat edilen hiç bir şeyi bulamıyor. Eğitimini de doğru dürüst alamadığı için ortada kalıyor. Hayal kırıklığını düşünebiliyormusunuz? Bu psikolojiden kurtulması aylar alır. Ve bunu bilmeden istemeden malesef ki anne babaları yapıyor.
Anne babalar lütfen çocuklarınızı emanet ederken bilinçli olun büyük büyük kulüplerin isimlerine vaatlerine aldanmayın. 11 yaşında emanet ettiğiniz çocuğunuzu kulüp, 18 yaşına gelince çocuğunuzun posasını çıkarmış bir şekilde kapının önüne koyabilir. Tavsiyem bu konuda uzmanlardan destek almanızdır. Aman dikkat diyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder